Dostoyevski
Dostoyevski`nin ironiyi ve groteski harmanlayarak yarattığı özgün kara mizahın en başarılı örneklerinden olan Kumarbaz, dünyanın her yerinden Roulettenburg adlı kurmaca bir Alman kasabasında bir araya gelen kumar müdavimlerinin hikâyesi.
“İnsan yaradılıştan zorbadır ve acı çektirmeyi sever.”
Doris Lessing
Yakın arkadaş olan iki kadın birbirlerinin oğullarına aşık olurlar ve bu ilişkiler uzun yıllar devam eder. Kadınlar, orta yaşın sonlarına gelmeleriyle bu ilişkilerin bitmesine karar verirler, ama yine de ilişkilerin bedelini ödemekten kurtulamazlar.
"Yanlış bir hayatı yaşadığını, kendi hayatını yaşamadığını bilmek korkunç bir şey"
Necib Mahfuz
Nobel Ödüllü yazar Necib Mahfuz`un en bilinen ve sevilen romanlarından Miramar, farklı ekonomik ve politik görüşlere sahip bir grup insanın yaşamları ve ilişkileri üzerinden 1960`lı yılların Mısır`ını çarpıcı bir şekilde anlatıyor. Her biri farklı sebepler yüzünden sürgün hayatına mahkûm altı karakter, İskenderiye`de, eski görkemini yitirmiş Miramar Pansiyon`da bir araya gelirler.
"Yapmam gereken şeyi bildiğim halde yapamıyorsam bunu bilmemin faydası ne?"
Harper Lee
Şefkat dolu, dramatik ve düşündürücü Bülbülü Öldürmek okurları insan doğasının köklerine; masumiyet ve deneyime, nezaket ve zulme, sevgi ve nefrete, mizah ve pathosa götürüyor. Harper Lee`nin her zaman basit bir aşk hikâyesi olarak gördüğü romanı bugün Amerikan edebiyatının bir şaheseri olarak kabul ediliyor.
“İstediğin kadar saksağan vur vurabilirsen, ama uunutma, bülbülü öldürmek günahtır.”
Fredrick Backman
Elli dokuz yaşındaki Ove düzeni çok seven bir adamdır. Ona göre her şey sistemli olmalıdır, hayat bile. Ancak sokağına iki küçük çocuğu olan tuhaf bir aile taşınınca işler fazlasıyla sıradışı bir hal alacaktır.
"Sevgi tuhaf bir şeydir. İnsanı hep ansızın yakalar..."
Kürşat Başar
Aklımda Hep Sen günün birinde, seyahate çıkıyorum diyerek birdenbire evini, ailesini, küçük kızını terk edip kendisine bambaşka bir hayat kuran kayıp bir babanın bıraktığı büyük boşluğu nasıl doldurabileceğini bilemeyen Ebru`nun, bilinmeyen bir yere doğru çıktığı tren yolculuğunda anımsadıklarıyla, çocukluktan genç kızlığa evrilme, büyüme, yalan söylemeyi öğrenme, kendini arama, geçmişle hesaplaşma ve hayatının ilk ve son gerçek aşkını bulma serüveni.
"Evet evim var, içimde, benimle her yere gelen bir ev."
Dag Solstad
Ellili yaşlarındaki edebiyat öğretmeni Elias Rukla için sıradan bir gündür: Yıllardır yaptığı gibi, sevdiği bir eseri (Henrik Ibsen`in Yaban Ördeği`ni) bir sınıf dolusu ilgisiz lise öğrencisine heyecanla yorumlamaya başlar. Ne var ki görünüşte küçük bir olay hiç beklenmedik bir krizi tetikleyecek, Elias`ın hayatında derin izler bırakmış bir dostluğun hatırasına dönmesine, evliliğini, kendisini ve içinde yaşadığı toplumu sorgulamasına yol açacaktır.
"Bu dünyada tahammül etmemiz gereken ne çok şey var"
Tara Westover
Çıktığı günden itibaren dünya çapında büyük övgü toplayan, pek çok yayın organı tarafından yılın kitabı seçilen ve şu ana dek 40 dile çevrilen Talebe bir kendini inşa öyküsü. Tara Westover, hiddetli bir sadakatle bağlandığı ailesinin, eğitim sayesinde yaşadığı değişimin ve ayrılık kederinin hikâyesini bizzat kendi hayat hikâyesini büyük yazarlara özgü bir içgörüyle anlatıyor. Yürek burkan ve umut saçan bir hikâye bu.
"Bu içgüdüler hayatım boyunca tek bir doktrin öğretmişti bana; sadece kendine bel bağlarsan, şansın daha yüksek olur."
Elif Şafak
Adı Leyla`ydı. İstanbul`un en eski genelevlerini barındıran o meşum sokakta yer alan gülkurusu renkli evde bilinen adıyla Tekila Leyla. Öyle derdi ona arkadaşları, ahbapları ve müşterileri. Öyle derdi ona beş kadim dostu. Hiç istemezdi Leyla kendisinden geçmiş zaman diliminde söz edilmesini. Ama işte kalbi daha az evvel susmuş, soluk alış verişi ise hepten kesilmişti. Şehrin kenarlarında bir çöp kutusuna bırakılmıştı cansız bedeni. Gene de henüz durmamıştı beyni. Çalışıyordu hâlâ. Tastamam on dakika otuz sekiz saniye boyunca…
"Ve dedi ki: Bazen en alışkın hissettiğin yer aslında en az ait olduğun yerdir"
Domenico Starnone
Roman, on iki yıllık eşi Aldo`nun başka bir kadın için onu terk etmesi üzerine iki çocuğuyla tek başına kalan Vanda`nın mektubuyla açılıyor. İlk bakışta sıradan bir aile hikâyesi izlenimi uyandırsa da, Starnone bu romanda sosyal, ailevi, psikolojik ve ideolojik yapılar çözülürken açığa çıkan ve kahramanları altüst eden hayal kırıklığı, haset, özlem, değersizlik ve hınç duygularını, durum komedisi ve trajedi arası bir kurgu içinde ustalıkla resmediyor.
"Cehennem başkalarıdır ve bazen o başkalarıyla aynı evdesinizdir."
Yuval Noah Harari
21. yüzyılın en çok ses getiren düşünürlerinden Yuval Noah Harari, ilk kitabı Sapiens`te insanın nasıl önemsiz bir hayvandan dünyanın efendisine dönüştüğünü, ikinci kitabı Homo Deus`ta çarpıcı öngörüleriyle insanlığın ölümsüzlük, mutluluk ve tanrısallık peşindeki yolculuğunu ele almıştı. 21. Yüzyıl İçin 21 Ders ise yüzyılımızın eşi benzeri görülmemiş teknolojik ve ekonomik kırılmalarıyla ve yaşanan aralıksız değişimlerle başa çıkabilmek için elzem soruları tartışmaya açıyor.
"Açlık çeken çocukların özgürlüğünden söz edilemez."
Muriel Barbery
Kirpi`nin Zarafeti`nin yazarı Muriel Barbery`nin ilk romanı Gurmenin Son Yemeği, ömrünün son gününde, gençliğinin ilk tadını hatırlamaya çalışan bir gurme hakkında, Proust`u aratmayacak bir lezzet ve anlatı şöleni. Eleştirel kabuğunun altında çocukluğuna, büyükannesinin mutfağına, samimiyete ve basit tatlara duyduğu özlemle yaşayan lezzetlerin üstadı, Paris`in gösterişli restoranlarından sempatik pastanelerine, aile ilişkilerinden tutku dolu aşklara hayatının dökümünü yapıyor.
"Öleceğim ama yüreğimde cirit atan bir tadı anımsamayı bir türlü başaramıyorum."
W. Somerset Maugham
1920`li yıllarda Londra ve Hong Kong`da geçen Boyalı Peçe, bir kadının ruhani uyanışının hikâyesidir. Kitty, annesi tarafından sosyal merdivende yükselmesini sağlayacak bir evlilik yapmak üzere yetiştirilmiştir. Ancak yaşı ilerlerken ufukta böyle bir evlilik belirmeyince panik halinde sevmediği bir adamla; Hong Kong`da bakteriyolog olarak görev yapan Walter`la evlenir. Walter`ın Kitty`nin ihanetini öğrenmesiyle başlayan süreçte, genç kadın kendi sığlığını ve insani zaaflarını fark edecek, hayatında ilk kez anlam aramaya başlayacaktır.
"Güçlü olan, kendisini yenendir"
Gül İrepoğlu
Kavuşmak, Mesut Cemil Bey ile ölene kadar ona olan aşkından vazgeçmeyen Dürdane Hanım`ı eksenine alan, gerçek kişilerden yola çıksa da kurgusal bir roman. Genç bir kadın yazar bir huzurevinde kalmakta olan Dürdane Hanım`ın ziyaretine gider. Dürdane Hanım ömrünün son demlerinde, yazardan hayat hikâyesini yazmasını ister.
"Mühim olan yarışmak değil, kavuşmak..."
Magda Szabo
Iza, babası ölünce yalnız kalan annesini yanına almak ister. Doktor kızıyla gurur duyan yaşlı kadın, sürdürdüğü taşra hayatını, anılarını, alışkanlıklarını, bir anlamda kimliğini bırakıp başkente taşınır. Ne yazık ki, yirminci yüzyılın ikinci yarısında, savaş sonrasında büyük bir hızla değişen Macar toplumunda, yalnızlık ve kuşak çatışması anlamına gelmektedir bu.
"Her şey unutulabilir, hele ki hiç var olmamış biri."
Stefan Zweig
Satranç, aynı adı aldığı tarihi oyunun sembolik ögelerini taşıyor. Savaş alanı ve birbirlerini akıl dolu hamlelerle yenmeye çalışan iki taraf… Kitabın olay örgüsü, bir gemide yapılan satranç düellosu etrafında şekilleniyor. Biri var olmak, diğeri ise yok olmamak için satranca sarılmış olan iki rakibin bu anlam dolu çekişmesinde, yakın tarihe dair derin izler bulacaksınız.
"Sonunda yalnızdım ve artık asla yalnız olmayacaktım!"
Amor Towles
1922 yılında Kont Aleksandr İlyiç Rostov Bolşevik mahkemesi tarafından yargılanarak suçlu bulunur ve Moskova`daki lüks bir otelde ömür boyu göz hapsinde tutulmasına karar verilir. Hayatı boyunca hiç çalışmamış, sadece edebiyat ve sanatla ilgilenmiş bir aristokrat olan Rostov şimdi bir otel odasında yaşamak ve Sovyetler Birliği`nin en çalkantılı yıllarını pencereden izlemek zorundadır. Ancak hiç ummadığı bir şekilde bu daracık oda ona çok daha zengin bir dünyanın ve çok daha doyurucu ilişkilerin kapısını açacaktır.
"Ama her dönemin kendine has iyi tarafları vardı. Kargaşa dönemlerinin bile."
Aşk Mektupları
“Tek Aida”, La Divina Maria Callas, en az sanatındaki ani yükseliş ve ayrıcalıklı yer kadar, Yunan armatör Aristotle Onassis`le yaşadığı ilişkiyle de hatırlanıyor. Kariyerinin en güzel yıllarını Onassis`e borçlu olduğu, aşkı ve tutkuyu onda bulduğu ve sanatını bu tutkuyla beslediği bile söyleniyor. Renzo Allegri, sanatçının bir açık artırmada görücüye çıkan mektuplarını inceleyerek, bu konudaki bazı gerçekleri açığa çıkarıyor. Callas`ın kişiliği, iç çatışmaları, sadakati, dini inancı, tutkusu, yeteneği, zayıflıkları ve gücü, eşi G. B. Meneghini`ye yazdığı satırlarda çözülüyor.
"Ne olur bir şarkı söyle! Hemen bir arya söyle!"
Jhumpa Lahiri
Adanmışlıklarla ayrılmış, trajediyle birleşmiş iki kardeş. Geçmişle lanetlenmiş bir kadın. Devrimle darmadağın olmuş bir ülke. Kendi yitmiş, bedeli kalmış bir aşk. Günümüzün en önemli yazarlarından Pulitzer ödüllü Jhumpa Lahiri`den, üç nesil ve iki ülkeye yayılmış büyüleyici bir roman.
"Çoğu insan kendi tercih edeceği biçimde gelişeceğini farz ederek güvenir geleceğe. Onu körlemesine planlar, mümkün olmayanı öngörür. İradenin işleyişi böyle. Hayata amaç ve yön veren şey bu. Orada olan değil, olmayan şey."
Jeffrey Eugenides
Eugenides dokuz yılda yazdığı Middlesex`te üç kuşak ve iki kıtaya yayılmış bir aile hikâyesini tabulara ve dogmalara alaycı bir dille karşı çıkarak, inanılmaz bir akıcılıkla anlatıyor. Bugüne kadar 35 dilde yayımlanan ve üç milyonun üstünde okura ulaşan Middlesex, bir modern zamanlar destanı. Ve tüm destanlar gibi, kahramanlarının hikayesinden çok daha fazlasını söylüyor bize.
Ben iki kez doğdum: İlkinde 1960 yılının Ocak ayında, Detroit için inanılmaz derecede dumansız bir günde kız olarak ve daha sonra tekrar 1974 yılının Ağustos ayında Petoskey`de bir acil kliniğinde, ama bu defa ergenlik çağında bir delikanlı olarak.
Edmund de Waal
İmparatorluğun en ihtişamlı günlerini yaşadığı Odessa’dan ondokuzuncu yüzyıl sonu Paris’ine, kuşatma altındaki Viyana’dan II. Dünya Savaşı sonrası Tokyo’suna, Edmund de Waal sıradışı ailesinin fırtınalı yüzyılda süregiden öyküsünü anlatıyor.
"Sorun şu ki, bir şeyleri yakmak için yanlış yüzyılda yaşıyorum. Gitmesine izin veren yanlış nesil benim."
Kazuo Ishiguro
Dinmek bilmez karmaşadan yorgun bir dünya; yaklaşan yeni felaketin işaretlerini okuyan gözlerde kaygı. Çözdüğü davalarla Londra sosyetesini büyüleyen dedektif Christopher Banks, 1930’ların bu gergin atmosferinde, bütün tehlikeleri göze alarak Şanghay’da bıraktığı geçmişinin karanlığına dalıyor.
"Çocukluğumuz şimdi nasıl da uzak."
Kazuo Ishiguro
Dinmek bilmez karmaşadan yorgun bir dünya; yaklaşan yeni felaketin işaretlerini okuyan gözlerde kaygı. Çözdüğü davalarla Londra sosyetesini büyüleyen dedektif Christopher Banks, 1930’ların bu gergin atmosferinde, bütün tehlikeleri göze alarak Şanghay’da bıraktığı geçmişinin karanlığına dalıyor.
"Çocukluğumuz şimdi nasıl da uzak."
Amor Towles
1922 yılında Kont Aleksandr İlyiç Rostov Bolşevik mahkemesi tarafından yargılanarak suçlu bulunur ve Moskova`daki lüks bir otelde ömür boyu göz hapsinde tutulmasına karar verilir. Hayatı boyunca hiç çalışmamış, sadece edebiyat ve sanatla ilgilenmiş bir aristokrat olan Rostov şimdi bir otel odasında yaşamak ve Sovyetler Birliği`nin en çalkantılı yıllarını pencereden izlemek zorundadır. Ancak hiç ummadığı bir şekilde bu daracık oda ona çok daha zengin bir dünyanın ve çok daha doyurucu ilişkilerin kapısını açacaktır.
"Ama her dönemin kendine has iyi tarafları vardı. Kargaşa dönemlerinin bile."
Tara Westover
Çıktığı günden itibaren dünya çapında büyük övgü toplayan, pek çok yayın organı tarafından yılın kitabı seçilen ve şu ana dek 40 dile çevrilen Talebe bir kendini inşa öyküsü. Tara Westover, hiddetli bir sadakatle bağlandığı ailesinin, eğitim sayesinde yaşadığı değişimin ve ayrılık kederinin hikâyesini bizzat kendi hayat hikâyesini büyük yazarlara özgü bir içgörüyle anlatıyor. Yürek burkan ve umut saçan bir hikâye bu.
"Bu içgüdüler hayatım boyunca tek bir doktrin öğretmişti bana; sadece kendine bel bağlarsan, şansın daha yüksek olur."
Edmund de Waal
İmparatorluğun en ihtişamlı günlerini yaşadığı Odessa’dan ondokuzuncu yüzyıl sonu Paris’ine, kuşatma altındaki Viyana’dan II. Dünya Savaşı sonrası Tokyo’suna, Edmund de Waal sıradışı ailesinin fırtınalı yüzyılda süregiden öyküsünü anlatıyor.
"Sorun şu ki, bir şeyleri yakmak için yanlış yüzyılda yaşıyorum. Gitmesine izin veren yanlış nesil benim."
Stefan Zweig
Satranç, aynı adı aldığı tarihi oyunun sembolik ögelerini taşıyor. Savaş alanı ve birbirlerini akıl dolu hamlelerle yenmeye çalışan iki taraf… Kitabın olay örgüsü, bir gemide yapılan satranç düellosu etrafında şekilleniyor. Biri var olmak, diğeri ise yok olmamak için satranca sarılmış olan iki rakibin bu anlam dolu çekişmesinde, yakın tarihe dair derin izler bulacaksınız.
"Sonunda yalnızdım ve artık asla yalnız olmayacaktım!"
Jeffrey Eugenides
Eugenides dokuz yılda yazdığı Middlesex`te üç kuşak ve iki kıtaya yayılmış bir aile hikâyesini tabulara ve dogmalara alaycı bir dille karşı çıkarak, inanılmaz bir akıcılıkla anlatıyor. Bugüne kadar 35 dilde yayımlanan ve üç milyonun üstünde okura ulaşan Middlesex, bir modern zamanlar destanı. Ve tüm destanlar gibi, kahramanlarının hikayesinden çok daha fazlasını söylüyor bize.
Ben iki kez doğdum: İlkinde 1960 yılının Ocak ayında, Detroit için inanılmaz derecede dumansız bir günde kız olarak ve daha sonra tekrar 1974 yılının Ağustos ayında Petoskey`de bir acil kliniğinde, ama bu defa ergenlik çağında bir delikanlı olarak.
Magda Szabo
Iza, babası ölünce yalnız kalan annesini yanına almak ister. Doktor kızıyla gurur duyan yaşlı kadın, sürdürdüğü taşra hayatını, anılarını, alışkanlıklarını, bir anlamda kimliğini bırakıp başkente taşınır. Ne yazık ki, yirminci yüzyılın ikinci yarısında, savaş sonrasında büyük bir hızla değişen Macar toplumunda, yalnızlık ve kuşak çatışması anlamına gelmektedir bu.
"Her şey unutulabilir, hele ki hiç var olmamış biri."
Dag Solstad
Ellili yaşlarındaki edebiyat öğretmeni Elias Rukla için sıradan bir gündür: Yıllardır yaptığı gibi, sevdiği bir eseri (Henrik Ibsen`in Yaban Ördeği`ni) bir sınıf dolusu ilgisiz lise öğrencisine heyecanla yorumlamaya başlar. Ne var ki görünüşte küçük bir olay hiç beklenmedik bir krizi tetikleyecek, Elias`ın hayatında derin izler bırakmış bir dostluğun hatırasına dönmesine, evliliğini, kendisini ve içinde yaşadığı toplumu sorgulamasına yol açacaktır.
"Bu dünyada tahammül etmemiz gereken ne çok şey var"
Jhumpa Lahiri
Adanmışlıklarla ayrılmış, trajediyle birleşmiş iki kardeş. Geçmişle lanetlenmiş bir kadın. Devrimle darmadağın olmuş bir ülke. Kendi yitmiş, bedeli kalmış bir aşk. Günümüzün en önemli yazarlarından Pulitzer ödüllü Jhumpa Lahiri`den, üç nesil ve iki ülkeye yayılmış büyüleyici bir roman.
"Çoğu insan kendi tercih edeceği biçimde gelişeceğini farz ederek güvenir geleceğe. Onu körlemesine planlar, mümkün olmayanı öngörür. İradenin işleyişi böyle. Hayata amaç ve yön veren şey bu. Orada olan değil, olmayan şey."
Gül İrepoğlu
Kavuşmak, Mesut Cemil Bey ile ölene kadar ona olan aşkından vazgeçmeyen Dürdane Hanım`ı eksenine alan, gerçek kişilerden yola çıksa da kurgusal bir roman. Genç bir kadın yazar bir huzurevinde kalmakta olan Dürdane Hanım`ın ziyaretine gider. Dürdane Hanım ömrünün son demlerinde, yazardan hayat hikâyesini yazmasını ister.
"Mühim olan yarışmak değil, kavuşmak..."
Kürşat Başar
Aklımda Hep Sen günün birinde, seyahate çıkıyorum diyerek birdenbire evini, ailesini, küçük kızını terk edip kendisine bambaşka bir hayat kuran kayıp bir babanın bıraktığı büyük boşluğu nasıl doldurabileceğini bilemeyen Ebru`nun, bilinmeyen bir yere doğru çıktığı tren yolculuğunda anımsadıklarıyla, çocukluktan genç kızlığa evrilme, büyüme, yalan söylemeyi öğrenme, kendini arama, geçmişle hesaplaşma ve hayatının ilk ve son gerçek aşkını bulma serüveni.
"Evet evim var, içimde, benimle her yere gelen bir ev."
Fredrick Backman
Elli dokuz yaşındaki Ove düzeni çok seven bir adamdır. Ona göre her şey sistemli olmalıdır, hayat bile. Ancak sokağına iki küçük çocuğu olan tuhaf bir aile taşınınca işler fazlasıyla sıradışı bir hal alacaktır.
"Sevgi tuhaf bir şeydir. İnsanı hep ansızın yakalar..."
W. Somerset Maugham
1920`li yıllarda Londra ve Hong Kong`da geçen Boyalı Peçe, bir kadının ruhani uyanışının hikâyesidir. Kitty, annesi tarafından sosyal merdivende yükselmesini sağlayacak bir evlilik yapmak üzere yetiştirilmiştir. Ancak yaşı ilerlerken ufukta böyle bir evlilik belirmeyince panik halinde sevmediği bir adamla; Hong Kong`da bakteriyolog olarak görev yapan Walter`la evlenir. Walter`ın Kitty`nin ihanetini öğrenmesiyle başlayan süreçte, genç kadın kendi sığlığını ve insani zaaflarını fark edecek, hayatında ilk kez anlam aramaya başlayacaktır.
"Güçlü olan, kendisini yenendir"
Harper Lee
Şefkat dolu, dramatik ve düşündürücü Bülbülü Öldürmek okurları insan doğasının köklerine; masumiyet ve deneyime, nezaket ve zulme, sevgi ve nefrete, mizah ve pathosa götürüyor. Harper Lee`nin her zaman basit bir aşk hikâyesi olarak gördüğü romanı bugün Amerikan edebiyatının bir şaheseri olarak kabul ediliyor.
“İstediğin kadar saksağan vur vurabilirsen, ama uunutma, bülbülü öldürmek günahtır.”
Muriel Barbery
Kirpi`nin Zarafeti`nin yazarı Muriel Barbery`nin ilk romanı Gurmenin Son Yemeği, ömrünün son gününde, gençliğinin ilk tadını hatırlamaya çalışan bir gurme hakkında, Proust`u aratmayacak bir lezzet ve anlatı şöleni. Eleştirel kabuğunun altında çocukluğuna, büyükannesinin mutfağına, samimiyete ve basit tatlara duyduğu özlemle yaşayan lezzetlerin üstadı, Paris`in gösterişli restoranlarından sempatik pastanelerine, aile ilişkilerinden tutku dolu aşklara hayatının dökümünü yapıyor.
"Öleceğim ama yüreğimde cirit atan bir tadı anımsamayı bir türlü başaramıyorum."
Yuval Noah Harari
21. yüzyılın en çok ses getiren düşünürlerinden Yuval Noah Harari, ilk kitabı Sapiens`te insanın nasıl önemsiz bir hayvandan dünyanın efendisine dönüştüğünü, ikinci kitabı Homo Deus`ta çarpıcı öngörüleriyle insanlığın ölümsüzlük, mutluluk ve tanrısallık peşindeki yolculuğunu ele almıştı. 21. Yüzyıl İçin 21 Ders ise yüzyılımızın eşi benzeri görülmemiş teknolojik ve ekonomik kırılmalarıyla ve yaşanan aralıksız değişimlerle başa çıkabilmek için elzem soruları tartışmaya açıyor.
"Açlık çeken çocukların özgürlüğünden söz edilemez."
Necib Mahfuz
Nobel Ödüllü yazar Necib Mahfuz`un en bilinen ve sevilen romanlarından Miramar, farklı ekonomik ve politik görüşlere sahip bir grup insanın yaşamları ve ilişkileri üzerinden 1960`lı yılların Mısır`ını çarpıcı bir şekilde anlatıyor. Her biri farklı sebepler yüzünden sürgün hayatına mahkûm altı karakter, İskenderiye`de, eski görkemini yitirmiş Miramar Pansiyon`da bir araya gelirler.
"Yapmam gereken şeyi bildiğim halde yapamıyorsam bunu bilmemin faydası ne?"
Domenico Starnone
Roman, on iki yıllık eşi Aldo`nun başka bir kadın için onu terk etmesi üzerine iki çocuğuyla tek başına kalan Vanda`nın mektubuyla açılıyor. İlk bakışta sıradan bir aile hikâyesi izlenimi uyandırsa da, Starnone bu romanda sosyal, ailevi, psikolojik ve ideolojik yapılar çözülürken açığa çıkan ve kahramanları altüst eden hayal kırıklığı, haset, özlem, değersizlik ve hınç duygularını, durum komedisi ve trajedi arası bir kurgu içinde ustalıkla resmediyor.
"Cehennem başkalarıdır ve bazen o başkalarıyla aynı evdesinizdir."
Doris Lessing
Yakın arkadaş olan iki kadın birbirlerinin oğullarına aşık olurlar ve bu ilişkiler uzun yıllar devam eder. Kadınlar, orta yaşın sonlarına gelmeleriyle bu ilişkilerin bitmesine karar verirler, ama yine de ilişkilerin bedelini ödemekten kurtulamazlar.
"Yanlış bir hayatı yaşadığını, kendi hayatını yaşamadığını bilmek korkunç bir şey"
Aşk Mektupları
“Tek Aida”, La Divina Maria Callas, en az sanatındaki ani yükseliş ve ayrıcalıklı yer kadar, Yunan armatör Aristotle Onassis`le yaşadığı ilişkiyle de hatırlanıyor. Kariyerinin en güzel yıllarını Onassis`e borçlu olduğu, aşkı ve tutkuyu onda bulduğu ve sanatını bu tutkuyla beslediği bile söyleniyor. Renzo Allegri, sanatçının bir açık artırmada görücüye çıkan mektuplarını inceleyerek, bu konudaki bazı gerçekleri açığa çıkarıyor. Callas`ın kişiliği, iç çatışmaları, sadakati, dini inancı, tutkusu, yeteneği, zayıflıkları ve gücü, eşi G. B. Meneghini`ye yazdığı satırlarda çözülüyor.
"Ne olur bir şarkı söyle! Hemen bir arya söyle!"
Elif Şafak
Adı Leyla`ydı. İstanbul`un en eski genelevlerini barındıran o meşum sokakta yer alan gülkurusu renkli evde bilinen adıyla Tekila Leyla. Öyle derdi ona arkadaşları, ahbapları ve müşterileri. Öyle derdi ona beş kadim dostu. Hiç istemezdi Leyla kendisinden geçmiş zaman diliminde söz edilmesini. Ama işte kalbi daha az evvel susmuş, soluk alış verişi ise hepten kesilmişti. Şehrin kenarlarında bir çöp kutusuna bırakılmıştı cansız bedeni. Gene de henüz durmamıştı beyni. Çalışıyordu hâlâ. Tastamam on dakika otuz sekiz saniye boyunca…
"Ve dedi ki: Bazen en alışkın hissettiğin yer aslında en az ait olduğun yerdir"
Dostoyevski
Dostoyevski`nin ironiyi ve groteski harmanlayarak yarattığı özgün kara mizahın en başarılı örneklerinden olan Kumarbaz, dünyanın her yerinden Roulettenburg adlı kurmaca bir Alman kasabasında bir araya gelen kumar müdavimlerinin hikâyesi.
“İnsan yaradılıştan zorbadır ve acı çektirmeyi sever.”
EPOS 7 Tarih, Kültür ve Sanat Derneği’nin kültür, sanat ve tarih değerlerinin UNESCO değerleri ile örtüştüğünü ve yapılan etkinlik ve aktivitelerin ülkemizde UNESCO’ nun rolü ve yaptığı işlerin daha iyi anlaşılmasına ve benimseneceğine katkı koyacağına inanarak yaptığı başvuru, kabul edilerek 2015 yılında Milli Kulüp adaylığı 2018 yılında da tam adaylığı onandı. EPOS 7 Tarih, Kültür ve Sanat Derneği, Unesco Milli Kulüp unvanı sahibidir.